DİĞER
“Paradoks gibi gelebilir, ama Tosuner’in Salgında Öyküler’i yavaş yavaş, sindirerek okunduğunda en önce tuhaf bir hız dikkat çekecektir, daha doğrusu tuhaf bir hızla devinen bir şeyler. Salgının zor zamanlarını hatırlayalım, zamanın hızı da bir tuhaf değil miydi?”
"Ulaş Tosun’un Merhaba Canım isimli belgeselinde konu tamamen Arkadaş Z. Özger değil. Belgesel Özger’in her zaman incelenecek, üstünde konuşulacak şiirini aşıyor ve Türk solunun 1960’lar sonu, ‘70’ler başında, en devingen olduğu dönemdeki kültürel profilini çıkarıyor. 1968 kuşağının zihniyet dünyası, temel davranış kipleri, eğilimleri, tercihlerine dair önemli, değerli ve aydınlatıcı bilgiler sunuyor. Yani şiiri değil, Özger’in kendisi öznemiz."
Kuvvet Lordoğlu'nun yayına hazırladığı Akademisyenlerden KHK Öyküleri, Barış İçin Akademisyenler'in öykülerinden oluşuyor. Lordoğlu, Filiz Arıöz ve Ferda Fahrioğlu Akın, sürece ve kitaba dair sorularımızı yanıtladı...
Travma yaşamış bir belleğin hatırlattıkları ile yalnızca anılara dönüşen bir belleğin hatırlattıkları pek tabii ki aynı olmaz. Acıyı hatırlamak için önce unutmak gerekiyor, unutmak için de yaşamak...
Ulaş Özdemir: Âşıklık görünmüyor, özünden koptu gibi düşünceler olsa da, tam tersi. Pir Sultan'ın sözleri tabii ki evrensel ve günümüze uyuyor. Ama bugünün sözünü söylemeyi dert edinmiş gençler de var
Yalçın Tosun'la ilk şiir kitabı Kendini Tutan Su'yla birlikte, şarkılara dönüşen şiirler, öyküler, hayal kırıklıkları, ayrılıklar ve daha fazlası üzerine konuştuk
Necati Tosuner: Benim anlattıklarımı, kamburumu yazıyorum diye toplumcu bulmazlardı; toplumu da anlattığım halde… Yalnız toplumcular mı? Bireyciler de beni yeterince bireyci bulmazdı...
Yunus Nadi Ödülleri'ne bu yıl Edebiyat Ana Dalı'nda Sema Kaygusuz, Yalçın Tosun, İnan Çetin ve Erdal Alova layık bulundu
Yalçın Tosun: Kendimi bir araç olarak görüyorum. Sahip olduğumu düşünmüyorum karakterlerime. Gelip geçiyor işte öyküler de, onların arasından ve onlarla birlikte...
Artık taşra diye bir yer yok veya taşra dediğimizde nereye baktığımız ve neleri gördüğümüz tartışmaları bir yandan sürerken, diğer yandan taşrayı anlatan anlatana. Peki, anlatılan gerçekten taşra mı...
Şimdi bütün hukukçular ve hukuk eğitimi almakta olan öğrenciler kendilerine şu soruyu sorsunlar: “Sait Faik’in hangi eserlerini okudum?’’ Aramızda Sait Faik’in bir eserini okuyan sadece bir kişi bile varsa bu ülke için hâlâ umut var demektir
Hiçbir kurgu, hukukî kurgudan daha kurgusal olamaz, zira doğruluk ve hatta evrensellik iddiasındadır. Hukuk, adalet anlayışı, toplumsal mutabakat, hepsi de Penelope’nin dokuduğu kumaş gibidir, durmaksızın dokunur, beri taraftan sökülür...
© Tüm hakları saklıdır.